Açık havanın önemi

Dışarı çıkıp özgürce açık havada dolaşmanın keyfini özlediğimiz bugünlerde bebeklerin ve çocukların dışarı çıkması hakkında bir yazı kaleme almak istedim.  Can’ın yeni doğduğıu dönemden itibaren her gün en az 15 dk “açık hava” almasına özen gösterdim ve bunun çok faydalarını gördüm. 

Yeni doğduğu dönemde bile mevsime uygun giydirerek açık havaya çıkarmanın bebeğin burnunun açılması ve huzurlu uyuması için çok faydası var. Etrafımdan gözlemliyorum bazı arkadaşlarım hava soğuk ise o gün bebeği/çocuğu ile evde kalmayı tercih edebiliyor. İçinde bulunduğumuz coronavirüs dönemi de zor bir dönem ve dışarı çıkmak hastalığa davetiye çıkarmak olarak algılanabiliyor fakat bildiğiniz gibi virüs başka hasta kişilerden geçiyor yani dışarı çıktığımızda uymamız gereken kurallara uyar isek (maske, dezenfektan vs.) bunun yapılabilir olduğunu göreceksiniz. Yaşadığınız yer yeşilliğe yakın olduğunuz daha az insanın olduğu bir bölge ise bence karda bile bebeğinizle onu şartlara uygun hazırlayarak bir 15 dk muhakkak dışarı çıkmalısınız. Etrafınızda kimse yokken maskesiz ve birilerini gördüğünüzde maskeli olacak şekilde dikkat edebilir, bu anlayışı eğer çocuğunuz da 4yaş üzeriyse ona da anlatarak gerekli durumlarda maske takmasını sağlayabilirsiniz.  Açık havada hareket etmesi ve etrafını gözlemlemesi onu geliştirecek.

Can’ı bebekliğinden itibaren götürdüğümüz çocuk dr umuz sayın Demet Ilıkkan bu görüşü “Çocuklu Hayatın İlkeleri” kitabında da destekliyor. Okumadıysanız muhakkak okumanızı öneririm. Ekran görüntüsünü de aşağıya ekliyorum. Sağlıklı, güzel gezmelere..


Dört yaşına hoş geldin oğlum..

Canım kıymetli oğlum Can, 4 yaşına hoş geldin. Bu yaşını da geçen sene olduğu gibi tatilde kutluyoruz.  3 yaşına göre farkındalığının daha da arttığı, duygularını çok güzel ifade ettiğin bir yaştasın. bazen kızdığında sinirle hatalar yapabiliyorsun ama çoğunlukla iyi davranışlarda bulunmayı, etrafına sevgi ve olumlu duygular yaymayı tercih ediyorsun.
Deniz tatili yapacağımıza çok sevindin, “ben yemek yiyip gezeceğiz sanıyordum” dedin denize gittiğimizi söyleyince. Denize birkaç gün gireceğini öğrenince de kıkır kıkır güldün, çok mutlu oldun. Zaten deniz ve kum ile çok güzel oynuyorsun, tüm gün denizde geçirebilirsin; öğlen uykusuna odaya biraz zor gidiyoruz 😉 kolluklarının bir boy küçüğünü aldık(daha gelişmişi, herkese bu markayı tavsiye ederim önce büyük boy şunu kullanıyorsunuz biz bu yaz kolluksuz yüzme öncesi şuna geçtik)

BEDC5405-A5CF-4346-B296-FF422F5DC7A4

 

Arada durduk yere babanın ve benim bacaklarımıza sarılıp öpüyorsun, denizde zaten hep sarılıyorsun. Deniz yatağının kaptanı oluyorsun. Sonra çiçeklerin, ağaçların çoğunun adını biliyorsun, düşen çiçeklerden bana topluyorsun ya da en sevdiğin sarı kırçiçeklerinden..
Sevgi dolu ruhun her zaman seninle kalsın Can’ım oğlum, sen de göreceksin, öğreneceksin; her şeyin başı sevgi; kendine karşı ve etrafına hep sevgiyle bak, senin bir kitabında anlatıldığı gibi hem kendin için hem çevrendekiler için kova dolduran ol.
Yaratıcı ruhun ve enteresan deneylerin de hep seninle kalsın. Deney için topladığın zeytin, yere düşen dal parçası, taş vs., Yakın gelecekte karşılaşacağımız robotların çağında yaratıcılığa her zamankinden daha fazla ihtiyaç olacak. Esprilerin gibi gülüp geçtiğin günlerin olsun çoğunlukla. Yüzün asıldığında bir espri patlat, dağılsın bulutlar..
Düğüne giderken maytap yakan silah atan insanları anlayamayıp aklına geldikçe “anne ben anlamadım neden öyle yaptılar” diye sorduğun merakın da hep senle kalsın. Merakın sürekli gelişim için çok lazım olacak. Ayrıca; Kötü duyguları, düşüncesizlik, vicdansızlığı anlayamamak çok normal.
Bir de azmin, her şeyi kendin yapabilme gücün de seninle olsun hep. “biliyorum da” diye başlayarak “Ben yaparım onu yapabilirim anne” dersin ya hep..
Korona salgın günlerinde geçiriyoruz bu doğum gününü. Her şeye daha bir dikkat ediyoruz. Otelde asansör düğmelerine tabii ki sen basmak istiyorsun sonra da çıkınca dezenfektana parmaklarının ucunda basıp ellerine sıkıyorsun. Çok tatlısın, cansın.
İyi ki doğdun, iyi ki varsın.
Annen Bengü, 3 Ağustos 2020

Çocuklarımıza kitap okumayı nasıl sevdirebiliriz?

Oğlum Can’a bebekliğinden beri kitap okuyoruz, bunu hem ritüel halinde gece uyumadan önce hem de gün içi yapıyoruz. Ben bebekliğinden beri kitap okumanın çok faydasını gördüm. Bu blogu takip eden akrabalarım, arkadaşlarım ve tanımadığım kişilerle bu konuyu da paylaşmaya karar verdim. Can şu anda tam olarak 3,9 yaşında (3yaş+9ay). Kendi zevkleri ve istekleri var. Her gece uyumadan önce 2-3 adet kitap okumayı istemesi, kitabını zevkle kendi seçmesi, okuduktan sonra kitapların arkasındaki önerilere bakarak “anne bunu da alalım” demesi, kitapçıda zevkle kitap seçmesi o kadar değerli ki.. Bu yaklaşımı biz ebeveynler çocuklarımıza bebeklikten itibaren uygularsak bence tüm çocuklarımız kitapları sevecektir.
Bebektir anlamaz demeden, varsayımlarla yaklaşmadan (emin olun her şeyi anlıyorlar) yeni doğumdan itibaren resimli bebek kitaplarını kısa sürelerle gün içi göstermeye başlamak bence ilk adım olmalı. Akşam yatmadan önce ılık duşunu aldırdıktan sonra her akşam bir kitapla başlamak ise ikinci adım. Bebekler ve çocuklar ritüelleri çok sever. Her akşam yapılan ritüel ona bir sonraki adımı da bilmesini sağladığından(bir sonraki adım uyku) kendini güvende hissetmesini sağlar. “Evet duş alıyorum sonra annem/babam kitap okuyacak sonra da uyuyacağım” der.

Bunları uygularken dikkat etmenizi tavsiye edeceğim bir nokta da ekran gösteriminden muhakkak çocuğunuzu uzak tutmanız. Telefon/tablet/bilgisayar/televizyon Can 3 yaşına kadar hiç bilmedi ve biz bunun Can’ın gelişiminde çok faydasını gördük (Can çok erken konuştu, odaklanma süresi çok daha uzun oldu gibi). 3yaşından sonra da kısıtlı zamanlarla ekran gösteriyoruz, toplamda yarım saat kadar günlük çizgi film hakkı var şu anda.  Onu da tam yatmadan önce izletmiyoruz. Yatmadan önce izlediğinde agresif olabildiğini ve uykuya dalmayı geciktirdiğini gözlemliyorum. İnanın siz eline vermezseniz çocuğun aklına asla telefon ya da tv gelmiyor; tabi bu arada sizin de onun yanında tv açmadan durabilmeniz sürekli telefonla olmamanız gerekiyor. Bu dediğimi yapabilmeniz için kuralı hiç esnetmemeniz lazım, bir kere esnetir yorulduğunuz bir anda telefonu verirseniz her gün sormaya ve istemeye başlayacaktır. Ama kural olarak çocuklar bununla oynamaz olur ise sormayacaktır hiç…
Kitap konumuza geri dönelim. Bebeğimize hangi kitapları okuyarak başlayalım? Ben Can’ın bebeklikte çok sevdiği kitap önerilerimi yazarak başlayacağım sonrasında da şu anda hangi kitapları okuyoruz, ne tip kitapları seviyorlar diye devam edeceğim.
Bebekler içinde az yazı olan bol resimli, dokunduğunda tüylü, hışırtılı, dokunarak ses çıkaran kitapları çok seviyor. Birkaç örnek vereyim: Bebek Dokun Hisset serisinden kitapları çok seviyorlar. Sesli kitapları da çok seviyorlar, İş Bankası Yayınlarının Orman Orkestrası kitabı var bizde, bulursanız alın artık yok o kitap malesef, şu anda gördüklerimden müzikli şöyle önerilerim olabilir; öneri1 ve öneri2.

617A8610-BCD9-4E3A-AD2A-466C4C97EAA2

Resimli kitaplardan bebekliğinden beri en sevdiği kitap serisi ise Tombik Ayı serisi, kahkahalarla çok severek okuduk hep; örnek.

Bir yaşından sonra daha fazla yazı olan daha az resim içeren kitaplar okumaya başladık ama yine aradaDönen Tekerlekler gibi kitapları da isteyebiliyor. Bir yaş sonrası çok severek okuduğumuz kitaplara örnekler:

1. Sara Şahinkanat kitapları çok güzel, keyifli, öğretici.

2. Ceyda Düvenci‘nin Bal Köpüğü serisi,

3.Şermin Yaşar kitapları,

4.Pozitif öğretici kitaplar, “Bugün Bir Kova Doldurdun Mu?” Bu kitabı kesin almalısınız. Günlük küçük mutlulukların önemi hakkında bir kitap.
8EBF3F6B-CE56-4CDB-87BE-332E296E2555

5.Bilimsel kitaplar. Üç yaş sonrası çocuklar deney yapmayı çok seviyor, hem içinde deneyler içeren hem de hikaye olan kitaplar var. Çocuklardaki merakı ve deneyselliği desteklediği için bu kitaplar da çok kıymetli.
5.1 Tübitak Kitapları 

5.2 İçinde deney olan “eğlenceli bilim” kitapları

8D62424D-56CB-47D5-B209-A65079904ADA
5.3 Hava durumu ve mevsimleri anlatan “eğlenceli bilim” kitapları

6.Elif serisinden öğretici kitapları da çok seviyor.

Çocuğunuzla birlikte bol okumalı günler dilerim.

Sevgilerimle

İyi ki doğdun oğlum

Sevgili oğlum Can,
Bugün 3 yaşını doldurdun. İçi de dışı da çok güzel bir çocuk oldun.
İlk iki yaşına göre bu yaşın “bana göre” biraz daha zorlu geçmiş olabilir, kolay değil “terrible two” dönemini atlattık hep birlikte. Sokaklarda kendini yere atmalar mı dersin, inatlaşmalar, ağlamalar mı dersin.. ama bir yandan da beklediğim kadar uzun sürmedi bu dönem; daha da bilinçlendiğin, böyle sevgi dolu ve paylaşımcı bir çocuk olarak bizimle hep sevgini paylaştığın şakalarla dolu bir sene oldu. Çok şakacısın 😉
 Bu doğumgününü Palamutbükünde kutladık, sen hep denizdeydin, çok seviyorsun yüzmeyi. Sahilde bir bebek gördük “anne ben ona birşeyler öğretebilirim” dedin. “Ne mesela?” Diye sordum, “taş atmayı mesela. Bilmiyordur bence, daha bebek” dedin. Böyle de güzel yüreklisin.
Benim gözümden başka bu yaşındaki Can neler sever?
Yemeyi seversin. Allah iştahını ve antin kuntin de dahil her şeyi yiyen yapını daim etsin yavrum. Sabahları uyanır uyanmaz “anne ben şimdi ne yiyeceğim?” diye sorarsın. Meyve saatini, öğle yemeğini, akşam yemeğini hepsini çok seversin maşallah. Hem de öyle sağlıksız şeyler değil, doyasıya meyve doyasıya sebze yersin. Anneannenin yaptığı köy peynirini, köy yoğurdunu çok seversin. Bamya, dolma, barbunya, nohut, hatta keçiboynuzu bile yersin sen. Bu tatilde o kadar çok incir yedik ki senle, yediğimiz incirlerden midemiz bozulmadıysa daha da birşey olmaz 🙂
Sonra sen müziği çok seversin. Hem dinlemeyi, hem çalmayı, hem de söylemeyi seversin. Anneannenlere gidince yaptığın ilk şey dayının gitarı yerinde mi diye bakıp onunla oynamaktır 🙂 Bir de kendin melodiler söylersin, konuşmaları şarkı gibi söyler değişik şarkılar yaparsın. Kapıya vura vura tempo tutar, vurmalı çalgı gibi her sesten bir melodi çıkartırsın.
Gezmeyi, tatile gitmeyi, koşmayı, dolaşmayı, scooter binmeyi, kırmızı bisikletinle dolaşmayı seversin.
Kedin Yogoyu ve diğer tüm hayvanları seversin.
Kitapları seversin. Her akşam uyumadan o gün seçtiğin iki kitabı okuruz sonrasında uyursun.
Oyun hamuruyla oynamayı, kek/kurabiye yapmayı, kumdan kale yapmayı, sarı kır çiçekleri toplamayı, su birikintisinde zıplamayı sonra ayağının çıkardığı izi takip etmeyi, akşam yolda yürürken gölgeni büyütmeyi çok seversin.
Biz seni çok severiz yavrum. Sen de bizi çok seversin. Belli de edersin sevgini, her gün muhakkak söylersin, sarılırsın.
Bana ve babana yeni yaptığın bir şeyi anlatarak yazımı noktalayacağım. “Anne/baba seni çok seviyorum” diyerek yanaktan öptükten sonra diğer yanağımızı öpüyorsun sonra hızlıca ilk öptüğün yanağı. Döngü şeklinde bunu başımız dönene kadar yapıyorsun.
Çok tatlısın, balsın sen bal

2 Yaşına Hoş Geldin Oğlum

Can oğlum, bal oğlum, sevgili oğlum Can 😍
3 Ağustos 2018 günü 2. Yaşını doldurdun. 2 yaşına hoş geldin canım oğlum. Bugün ayın 14’ü, 11 gün geçmiş bile doğum günün üzerinden. Biraz yoğundu bu dönem; hep aklımdaydı ancak yeni yazabiliyorum yoğunluktan dolayı. Sana biraz senden bahsedeyim.
2 yaşındasın vee her şeyini kendin yapmaya çalışıyorsun. Yemeğini zaten kendin yiyorsun  6aylıktan beri, onun dışında neler yapıyorsun, neler seviyorsun, nasıl birisin kısa bir özet geçeyim..
@ 7-8kelimelik cümle kuruyorsun genelde artık maşallah. Çoğunlukla anlaşılır konuşuyorsun. Konuşmayı, anlatmayı çok seviyorsun. Sorularımıza yanıtlar veriyorsun.
@ Sarılmayı, öpmeyi, sevgi göstermeyi çok seviyorsun. Sevgi dolusun maşallah. Hayvanları da çok seviyorsun. Kedimiz Yogoyu canını acıtmadan seviyorsun.
@ Suyunu koca sürahiden hem bardağı hem sürahiyi tutarak kendin koymak istiyorsun,
@ Tshirtünü kendin seçmek istiyorsun. Gömlek giydirirken bir gün bana “hayır anne tshirt giymek istiyorum” dedin.
@ Pantolon mu şort mı giyeceğine, bu karara bağlı hangisini giyeceğine kendin karar vermek istiyorsun.
@ Dayının gitar çalmasını, şarkı söylemesini çok seviyorsun.
@ Sana internetten şarkı çalınmasını/uyumadan şarkı söylenmesini çok seviyorsun. Happito şu sıra favorilerinden (happy birthday to you).
@ Biz babanla doların aniden yükselmesini konuşurken “dolar,dolar” diye tekrar edip gülüyorsun. Hoşuna gitti sanırım 🤗
@ Bu yaz kreşe başladın. Yarım gün kreşe gidiyorsun. Alıştın, çoğunlukla okulunu seviyorsun. Buse öğretmeni anlatıp duruyorsun. Şu an okulun tatilde. Biz tatilden döndüğümüz hafta zorlandın okulda ama biz bile zorlanıyoruz işe dönünce; çok normal…
@ Uzun zamandır (6aylıktan beri) odanda tek başına uyuyorsun geceleri. Uyuyana kadar ben/baban yanında kalıyorum/kalıyor genelde. Sonra uyuduktan sorna uyanmıyorsun sütü kestiğimizden beri (ekstrem bir durum yoksa).
@ 2yaş sendromuna bağlı sıkıntıların olsa da arada; tatlılıkla, kolaylıkla atlatıyorsun.
@ Sana masal anlatılmasını/hikaye okunmasını çook seviyorsun. En sevdiğin kitaplar Tombik ayı serisi ve şimdi başka yeni kitaplar da eklendi.
@ Gezmeyi , parka gitmeyi çok seviyorsun. Değişik yerler görmeyi, farklı insanları incelemeyi çok seviyorsun.
@ Deniz kenarında oyun oynamayı çok seviyorsun. Dalgalardan kaçıyorsun, öyle tatlısın ki ❤️🙏🏻☘️
@ Geçen akşam uyumadan önce “anne tuba yı versene dedin” Tuba hangi oyuncağın ben de baban da bitürlü anlamadık. Israrla anlattın. Sonra baban kucağına aldı seni, “oğlum göster şu tubayı biz anlamadık” dedi. Meğersem benim çocukluk oyuncağım sarı örediğimi istiyormuşsun, dediğin de “tuba” değil “kuvak” mış 😍🤓 baya güldük tatlılığına..
@ Bazen yiyecekleri tek sen yemek istiyorsun, “anne baba yemesin” ya da “anne sen yeme” diyorsun. Seni paylaşmaya alıştırmaya çalışıyoruz. Bazen de “baba sen de ye”/“anne sen de ye” diye yiyeceğini bizle paylaşıyorsun. Tamamen moduna bağlı.
Seni iyi/kötü tüm özelliklerinle çok seviyoruz canım oğlum ❤️🙋‍♀️😍 seni sen olduğun için, oğlumuz olduğun için çok seviyoruz. İyi ki bizim oğlumuzsun🙏🏻.
Annen Bengü

Çocukluk…Çalışan Anne Olmak…

Çocukken annemin neden öğretmen olmadığını sorgulardım. Öğretmen olsaydı tüm tatillerde birlikte olacağımızı düşünürdüm. Her çalışan annenin çocuğu gibi özlerdim annemi ve daha çok vakit geçirmek isterdim. Annem ve babam çalışırken bana anneannem bakardı. Sonra Anaokuluna başladım, okul çıkışı anneannemlere gider, annemler nöbetçi olduğunda da anneannemlerde kalırdım. O zamanlar anaokulu yaşı şimdiki kadar düşük değildi. 4buçuk yaşında falandım sanırım ana okuluna başladığımda.

Anneannem çok sabırlı, çocukla çocuk olan ama bir yandan da kuralları olan birisiydi. Dedeme göre daha yumuşak, annemle babama göre daha kuralcıydı. Hiç düşünmezdim keşke annem çalışmasa da benimle daha uzun olsa diye, aklıma bile gelmezdi. Aklıma gelen neden öğretmen olmadığıydı 🤗 sorardım anneme arada. O da sabırla anlatırdı bana doktorluğu çok sevdiğini, hastaları nasıl iyileştirdiklerini. Büyüdükçe unuttum bu isteğimi, annemle gurur duydum. Ben de öğretmen olmadım aslında zaten. Sırf tatillerde çocuklarla birlikte olmak için bu kutsal meslek kullanılamazdı tabii ki. Çocukluk işte 🙂

Gelelim şimdiye… Çalışan anne olmak kolay diyemeyeceğim; dürüst olalım zorlukları var ama bence evde bebeğini bakmaya göre kesinlikle daha kolay. Can 8buçuk aylıkken doğum izni ve biraz da ücretsiz izin sonrası çok sevdiğim mesleğime geri döndüm. Bebeğini ne kadar çok sevsen de sürekli evde olmak bence insanı yoran, daha negatif yapan bir süreç. (Genelleme yapmayayım; işini bırakan kişilere de haksızlık etmek istemem. Benim hislerim bu yönde sadece..)
Şimdi Can bir buçuk yaşında ve ben biliyorum ki çalışmak beni ve bizi ileriye götürüyor. Çalışıyor olmak, bir şeyler üretmek, para kazanıyor olmak, işteyken Can’ı özlüyor olmak beni hep motive ediyor. Evime her akşam pozitif dönüyorum. Onunla olduğum zamanların kıymetini daha çok biliyorum. Akşamları ve haftasonları hasretle oynuyoruz, zamanımızın kıymetini daha iyi anlıyoruz. Duruma bir de Can açısından bakalım. Evet annesini hafta içi gündüzleri özlüyor ama güvenilir ellerde; anneannesi yanında. Annesi ve babası işten gelince bizimle kaliteli zaman geçiriyor. Haftasonlarının kıymetini annesi çalışmayan bir çocuğa göre bence daha iyi biliyor. Can’a annem bakmıyor olsa içim bu kadar rahat olmayabilirdi. İyi ki annem doktor da gündüzleri torununa bakıp arada da nöbet tutabiliyor. Demek ki çocukluk fikirleri değişiyor. Demek ki benim çocuğum da bir gün iyi ki annem çalışıyor diye yorum yapabilir.

Sevgiyle kalın. Muhakkak bir şeyler üretin. Mesaili çalışmasanız da tek işiniz bebek bakmak olmasın. Dediğim farkı göreceksiniz.

Emzirmeyi Azaltma Zamanımız Geldi Mi? Nasıl Azaltabiliriz?

Can şu anda onyedinci ayını doldurdu ve biz yaklaşık bir aydır emzirmeyi azaltma yoluna girmiş bulunuyoruz. Emzirmeyi azaltarak ikiyaşına kadar emzirmek belki mümkün olur fakat bir yaşından sonra hiç öğün azaltmadan sık sık ve eskisi gibi bol bol emzirmenin doğru olmadığını düşünmeye başladım. Hastanelerde hep iki yaşına kadar emzirmenin önemi vurgulanıyor fakat bir yaşından sonra bağımlılığa dönüşmemesi için neler yapılması gerektiğinden ya da eskisiyle aynı sıklıkta emzirmeye devam etmenin dezavantajlarından kimse bahsetmiyor. Önce bu dezavantajlardan bahsederek konuma başlayayım sonra yöntem olarak emzirmeyi nasıl azaltabileceğini (henüz ben de bırakmadım bırakınca onu ayrıca anlatırım) anlatayım.
Dezavantajlar:
1.Bebeğin, eğer çalışıyorsan, özellikle haftasonlarında(seni tüm gün göreceğinden) her acıktığında emmek ister. Bu yüzden haftasonları pek yemek yemez. Nasıl olsa annesi yanındadır, “acıkırsam süt içerim” mantığı devreye girer. Örneğin her gün yoğurt yiyen çocuk haftasonları yemez.
2.Bağımlı gibi davranabilir.
3.Gece boyunca birkaç kere uyanıp(en az 3) emmek ister.
4.Sabah tok uyandığından kahvaltıda az yer.

Tabii ki bu dezavantajların yanı sıra emzirdiğin zamanın bebeğinle çok yakın bağ kurduğun özel bir zaman dilimi olduğunu da unutmamak lazım. Anne sütünün faydaları saymakla bitmiyor. Bence herkes için enzirmeyi azaltma veya bitirme zamanı kişisel ve bu karar bebeğinle senin durumunuza göre senin vereceğin bir karar olmalı. Yukarıdaki dezavantajlar seni rahatsız etmiyorsa ve sende sık emzirmekten dolayı yorgunluk, halsizlik, kilo kaybı yoksa belki de senin için doğru zaman iki yaşına kadar, onu herkesin kendisinin içinde bulunduğu duruma göre tartması gerekiyor.
Emzirmeyi nasıl azaltabilirim’i bulmak benim için kolay olmadı. Büyüklerin saydığı yöntemler vardı; memeye karabiber/salça vb. sürmek ve bunun sonucunda bebeğe tadı bozuldu imajı vererek bıraktırmak ya da memeye flaster kapatıp meme hastalandı demek gibi. Ben bunları yapmayı doğru bulmadım. Bir kere Can’a “süt az kaldı” diye anlatarak vermemeyi denedim fakat kendini yerlere atıp yarım saat ağlayınca dayanamayıp emzirdim. Can’ımızın ilk hayalkırıklığını en doğru nasıl atlatabiliriz bunu öğrenebilmek için sevgili eşimin desteğiyle, çocuk doktorumuzun bulunduğu Ulus Klinilk’ten daha önce kitabını okumuş olduğum, internette çocuklarla ilgili tavsiyelerini izlemiş olduğum Pedagog İnci Vural’dan randevu aldım. İnci hanım çok yoğun bir pedagog, randevu için aradığımda önce neden gitmek istediğimi sorup notlarını aldılar, çalıştığım için ancak haftasonu gidebileceğimizi belirttim; “İnci hanım randevularını kendisi takip eder; o sizi arayacak” diyerek telefon konuşmasını sonlandırdılar. Gerçekten İnci hanım ertesi gün aradı, telefonda beni biraz dinledi, çok ilgiliydi. Yüzyüze etraflıca konuşalım ve bir çözüm bulalım diye randevu için gün kararlaştırdık. Konuştuğumuzda Kasım başındaydık, Aralık’ın ilk haftasonuna randevu aldım. Kendisiyle de konuşarak, ona gidene kadar da emzirmeyi bırakmaya ya da azaltmaya çalışmadım. Yani gidene kadar sadece bir kez gece uyumadan önce bırakmayı denemiş, büyük bir tepkiyle karşılaşmıştım. Bu da bana sürecin zor olacağını düşündürmüştü. Şimdi sana İnci hanımdan öğrendiğim ve uyguladığım yöntemi anlatıyorum.
İnci hanım emzirmeyi yavaş yavaş kesmemizi, bir anda bıçak gibi kesmememizi önerdi. Memeye bir şey sürmek gibi bir yöntemi sakın yapmayın dedi. Bebeğin şimdiye kadar tutkuyla bağlı olduğu emzirme işlemini sonu kötü biten bir hatıraya dönüştürmemek gerektiğini anlattı. Sık emzirdiğim saat aralıklarına şaşırdı ve artık zamanın geldiğini, bunu bırakmanın şu anda Can’a yapacağım iyilik olduğunu anlattı. Bazı öğünleri keserek azaltmaya başlamamızı önerdi. Ben çalışan bir anne olduğum için emzirmeyi önce evde olduğum haftasonlarındaki gündüz öğünlerinde kesmemi önerdi. “Anne yok, meme yok” değil de “anne var ama meme yok” ile başlayın dedi. Bu saatlerde Can emzirmek için istekle geldiğinde öncelikle Can’ın yaşadığı emmek isteme duygusunu anlayıp, duyguyu anladığını ona anlatarak duyguyu farklı bir deneyime dönüştürmek gerektiğini anlattı. “Evet oğlum süt istiyorsun anlıyorum, fakat süt az kaldı, ancak akşama yetecek kadar var. O yüzden şimdi emziremiyorum. Ama ben sana oyalanman için şunları vereyim…” gibi. “O ana özel, sadece emme krizi tuttuğunda verilecek bir kutunuz olsun, kutunun içinde oyuncak değil de değişik formatta oynayabileceği kağıtlar, kartlar, ilgisini çeken jelatinler, örneğin streç film gibi ona değişik gelen şeyler; ağzına sokabileceği düdük gibi veya yiyebileceği pestil gibi seçenekler olsun” dedi. Artık ev dışında olduğunuzda zaten dışardayız şimdi olmaz diyerek ilgisini başka şeylere çekebilirsiniz dedi. Bu yöntem işe yaradı. Emmek istediğinde duygusunu anlayarak sütün akşam yatmadan önce içileceğini, ancak o kadar olduğunu söylüyorum; Can “anne anne” diye söylenerek biraz ağlıyor o sırada kutuyu çıkarıyoruz. Salonda yere oturuyor ve genelde bişiler yemeyi tercih ediyor. Hatta bazen kutuyu bile çıkarmadan kuru dut ya da pestil soruyoruz; kabul ediyor. Salonda belirlediği o yere oturup vermemizi bekliyor. Memeye bir şey sürerek emzirmeyi kesme yönteminin; onun emdiği özel anları değiştirerek bu ana kadar iyi olan memenin bir anda kötü bir şeye dönüşmesine izin vermek anlamına geleceğini söyledi. Bunun uzun vadede de kişiyi etkileyebileceğini ve kesinlikle önermediğini söyledi.
Şu anda ben gece yatmadan önce emzirmeye devam ediyorum. Gece boyunca 3-4 kere uyanıyor ve emziriyorum, yeniden uyuyor. Şimdiki aşama, gece uyandığındaki emzirme seanslarını kaldırmak ve en son da gece yatmadan önceki son seansı kaldırmak.
İçimden bir yer de bu emzirme seansları bitecek diye üzülüyor çünkü gerçekten emziren anneler bana hak verecektir; emzirdiğin zamanlar bebeğinle en yakın iletişimde bulunduğun anlar oluyor.
Keyifli emzirmeler ve zamanı geldiğinde rahat bitişler dilerim…

Diş Ağrıları

Can mutlu ve olumlu bir bebektir, öyle durduk yere ağlamaz. Bir yerini çarptığında gerçekten acımadıysa ağlamaz. Fakat Can bile diş çıkarma dönemlerinde çok ağlıyor, diş kaşımaları kullanmak istemiyor, iştahı kapanıyor. Eli devamlı ağzında, öteki eliyle kulaklarını çekip başına vurabiliyor. Ateşi olmuyor ama yaptıklarına dayanarak kulağı ve başının ağrıdığını söyleyebiliriz.

Bu durumu nasıl aşabiliriz diye düşündüğümüz günlerden birinde, herkesten çok duyduğum ama işe yarayabileceğine inanmadığım bebekler için üretilen kehribar kolyeyi denemeye karar verdim. Sevgili komşum Emine, bu kolyenin çok işe yaradığını, kızı Ela’nın diş çıkarma dönemindeki huzursuzluğunun bu kolye ile azaldığını söyleyerek onların kolyesini denememi rica etti. Kolyeyi takınca gerçekten hemen olmasa da bir-iki gün içerisinde ağlamaları ve diş dönemi huzursuzluklarını azalttığını fark ettim ve hemen Can için de bir kolye sipariş ettim.

Şu anda (15. Ay bitiyor) genelde hep diş çıkarma döneminde olduğu için ve azı dişleri çıkmakta olduğu için kolyeyi gece yatarken çıkarmak dışında hep takıyoruz. Bu kolyeler bebekler için özel üretiliyor; boncukları kopmasın diye tek tek düğümlenmiş şekilde oluyor ve bebek rahatsız olmasın diye daha kısa şekilde duruyor. Aynı zamanda taşlar da törpülendiği için batma riski olmuyor ama yine de gece uykuya yatırırken çıkarman gerektiği belirtiliyor. Tabi kolye sihirli değil; yine arada ağlamalar huzursuzluklar oluyor. Örneğin şu anda 4 azı dişi birden çıkıyor ve oturup dişini tutarak ağladığı zamanlar olabiliyor. Ama şunu diyebilirim; bence kolyesi bu dönemdeki huzursuzluğunu yüzde 80 oranında azalttı.

Bebeği olan herkese tavsiye ediyorum. Bence bileğe takılan değil boyna takılanlardan al. Kehribarın etkisi ağrıyan bölgeye yakınlıkla artıyormuş. Ben şuradan almıştım, eğer almak istersen inceleyebilirsin. Bu kolyeyi takmak dışında bu dönemlerde bebeğine kemirebileceği sert şeyler vermeyi ihmal etme ama kesinlikle onu bu sırada sofrada yalnız bırakma. Örneğin taze sarımsak, taZe soğan veya salatalık bu dönemde hayat kurtarıcıların olacak.
Eğer emziriyorsan bu dönemde emzirmek de bebeğininin ağrılarını azaltacak. Çok şiddetli ağrısı olduğu günlerde yemek yemek istemeyebilir; emzirmek durumu kurtaracaktır. Bu dönemde gece uyanmalarında da artış olabilir. Uyanıp emzirmen hem onun ağrısını alıp rahatlatacak hem de senin daha bol sütün olmasını sağlayacaktır.

Keyifli günler dilerim, sevgiyle…

Bebeklerde Özgürlük

Eskiden böyle miymiş; oyun parkları varmış içine koyuyorlarmış bebekleri, onun içinde güvenli güvenli oynuyorlarmış. Bizler, kardeşlerimiz böyle büyümüşüz. Şimdi öyle değil. Yeni nesil oyun parkının içinde değil bizzat tehlikelerin tam ortasında büyüyor. Özgürce hareket eden bebek hem mutlu oluyor hem de etrafını daha fazla inceleyebiliyor.

Can yaklaşık 4aylık iken ona oyun matı aldık. Salondaki orta sehpamızı kaldırarak ona keşif için alan açtık ve bu alana oyun matını koyduk. Evdeyken hareketlerini geliştirebilmesi için; ilk dönemler kafayı rahat tutması ve yerden rahatlıkla kendini kaldırabilmesi için, sonra rahat dönebilmesi için ve 6. Ay sonrasındaki dönemlerde ise rahat emeklemesi için bu alan çok kullanıldı. Şimdi ise bu alanda yürüme çalışmaları yapılıyor. Can emeklemeye erken başladı ve hemen ayağa kalkma çalışmalarına başladı. Böyle olmasına en büyük etken salondaki çalışmaları 🤗 Ben Can’ı 6.ayını doldurmasından itibaren dışarıdayken de yere bırakıyorum. 6. Ay sonrasında çok hareketlendi ve her yeri bizzat incelemek istiyor. Kucakta olmak ya da arabasında olmak keşif açısından ona yetmiyor. Araba geçme ihtimali olmayan, güvenli olduğuna inandığım yerlerde onu yere bırakıyorum. Tabii hastane gibi ortamlarda bırakmıyorum. Gerçi sokaklar, avmler ya da cafeler zaten kirli. Ama inan bana bebek bu şekilde bırakıldığında hem araştırmacı yanı örselenmemiş oluyor hem de öyle mutlu oluyor ki… Örneğin havaalanında yere bıraktığımızda sevinç çığlıklarıyla emekledi. Hem çok büyük bir alan hem de yerler büyük büyük parkeler, ses de çıkarıyor emeklerken, acaip mutlu oldu. Sonrasında arabasına koyarken ya da yemek yiyecekse mama sandalyesine koyarken ellerini sabunlamaya çalışıyorum ama dışardaysak ve o an sabunlamak mümkün değilse sadece ıslak mendille siliyorum ve temizlendi mi acaba diye çok takılmamaya çalışıyorum. Can dışarda böyle emeklerken, ayağa kalkıp yürüme çalışmaları yaparken bana tuhaf bakanlar olursa bu bakışları da görmezden geliyorum. Yerde olduğu için kıyaFetleri ve elleri de kirleniyor ama kirlenmeye de takılmıyorum. Nasıl olsa yıkanınca çıkıyor. Gözlemim şu ki, yeni nesil genelde bizim gibi yapıyor. Yabancılarda da görülen bir davranış olduğu için Gençler ve yabancılar çok yadırgamıyor, annelerimize ilginç gelebiliyor ama zamanla onlar da alışıyorlar. Tabi dışarda ya da evde Can’ı kendi haline bıraktıysak muhakkak birimiz başında duruyoruz, asla yalnız başına bırakmıyoruz; bir dakika bile. Emekleyen ya da yürüyen bir bebek için bir dakika uzun bir süre, hiç aklına gelmeyen bir yaramazlığı yapabilir. Bence dönmeye başlamış hareketli bir bebek için bile uzun bir süre. Can ilk dönmeye başladığında oyun halısının bir ucundan diğer ucuna dönerek giderdi.😂

Evdeyken de bu süreçte evi güvenli hale getirmek ve yine bebeği bir dakika bile yalnız başına bırakmamak gerekiyor. Evi güvenli hale getirmek için prizlerin kapatılması, sivri kenar yerlerin sivriliğinin giderilmesi, kapılara kapı tutacağı takılması, buzdolabı ve çekmece kilitleri kullanılması gerekiyor. Bu ihtiyaçlar için alınacaklar ebebek.com gibi sitelerde mevcut.

Bebeğinle beraber geçireceğin keyifli ve özgür günler dilerim. Unutma; kirlenmek güzeldir. 🙏🏻🐞

Bebeğime şeker vermeli miyim?

6.ayını doldurarak katı gıdalarla tanışan bebeğin, beyaz şeker içeren tatlıları yiyebilir mi? Şekerli neler yiyebilir, neler yiyemez?
1.Bebeğine muhallebi/puding yerine ev yapımı yoğurt yap, sade yoğurdu tüketmeye 6aylıktan itibaren alışsın. İçine meyve atma, yoğurdunu sade yesin. Damak zevki bu yönde gelişsin.
2.Bebeğine arada muhallebi/sütlaç yapabilirsin ama içine asla şeker koyma. İçine organik hurma/organik kayısı/organik incir koyabilirsin ya da vaktin yok ise minibee den sipariş ver hurmalı sütlacın evine gelsin. Hem de siparişin üzerine yeni yapılsın; üstelik de tamamen organik.
3.Yediğin şeker içeren tatlıdan bebeğin sen yerken seni izliyor diye asla tattırmamalısın. O her şeyi merak ediyor. Faydası olmayan tatlıyı yemesi ona şeker alışkanlığı kazandırabileceği için sakın verme. Tatlını mümkünse bebeğinin meyve/sebze saatinde ya da o uyurken ye.
4.Bebeğin biraz büyüdüğünde, misafirlikte ya da dışarda bebeğine tatlı kurabiye, külah ya da dondurma vermek isteyenler olabilir. Kesinlikle kabul etme. Şekerli gıda yemediğini, sağlıklı beslendiğini söyleyebilirsin.
5.Bebeğin dondurma yesin, tadına baksın istiyorsan anne sütünden ya da bildiğin güvenilir bir sütten evde dondurma yapabilirsin. Şekersiz taylı tarifleri için buraya bakabilirsin.
6.Bebeğin henüz yeni katı gıdaya geçtiyse ve yaz mevsimi değilse çok meyve seçeneğin olamayabileceği için organik kuru kayısıyı 3dk haşlayıp, soğutup ortasından ikiye keserek ona verebilirsin. Can kuru kayısıya bayılır.
6.Bebeğin kendi ayına uygun mevsim meyvelerini gerektiği kadar yiyebilir. Ayına uygun ne yiyebilir diye düşünüyorsan BLW sitesinden inceleyebilirsin. Ben de Can’ın yediği meyvelerden örnekler vererek açıklayayım.
Can Şubat ayında 6.ayını doldurdu, biz BLW (baby led weaning)ile katı gıdaya geçtik. Ama aynı zamanda geleneksel kaşıkla beslenme de öğrensin diye arada uygulamaya çalıştık. İlkbahar gelene kadar fazla meyve seçeneği olmadığından meyve saatinde önce haşlanmış elma/haşlanmış armut/haşlanmış kuru kayısı parçalar halinde yiyordu (dilim olarak soyulmuş şekilde önüne koyuyorsun. Başlangıçta haşlanmış (parçalanmayacak kadar haşla) olması gerekli. Can haşlanmış elma ve haşlanmış armutu pek sevmiyordu. O biraz yedikten sonra cam rende ile rendelediğin elma ya da armuttan da veriyorduk. Meyveler haşlandığında vitaminlerini kaybettiğinden rende de öneriliyor. Ya da rendeleyecek vaktin yoksa minibee den organik meyve püreni sipariş verebilirsin. Rendelediğin miktar başta dörtte bir iken zaman içerisinde yarıya çıkıyor. Sonrasında ise rende işlemini tamamen bırakabilirsin. Can yaklaşık 8aylık olduğunda elma ve armutu soyup dilimler halinde önüne koyuyorduk ve o şekilde yiyordu. Can 9.ayını doldurduktan sonra ise küçük olmayan meyveleri kabuğuyla beraber kemirebilir duruma geldi. Örneğin elma, küçük armut ya da kırmızı büyük eriği bütün halinde önüne koyduğunda, ısırarak yiyor ve bu sayede diş ağrısı da azalıyor. Aynı şekilde Can meyve saatinde kiraz ve kayısı da yiyor. Onlar küçük meyve olduğu için çekirdeklerini çıkartıp küçük parçalar halinde önüne koyuyorum. Blw hakkında soruların var ise daha önceden sadece blw içeren bir yazı yazmıştım. O yazıyı okumanı tavsiye ederim.
Bebeğinle keyifli ve sağlıklı öğünler yemenizi dilerim.