İlkokul 1.Sınıfın 1.Günü

İlkokul birinci sınıfın ilk gününü, okula gittiğimizdeki heyecanımı, okul bahçesinin ve okulun bana olduğundan büyük gelişinin hissini çok net hatırlıyorum. Belki de henuz tanımadığım arkadaşlarım ve öğretmenimle nasıl yakın olacağımızı bilemediğim ve kalabalık içerisinde yalnız hissetmeyi deneyimlediğim ilk an olabilir. Tatlı oğlumuz Can da bugün 1. Sınıfa başladı. Can’ın heyecanı,azmi ve duygularının bu kadar farkında olarak kendini ifade edebilmesi beni çok mutlu ediyor. Biliyorum ki duygularımızın, içimizdeki benin ne kadar farkında olursak hayatta o kadar rahat ve akışta kalarak ilerleriz. Oğlum; sevgi dolu, azimli, başarılı, sürekli gelişime önem veren, Atatürk ilkelerine bağlı ve şimdiki gibi mutlu bir çocuk olarak eğitim ve öğretim hayatına devam etmen dileklerimle…Okul hayatına yeni başlayan ve bu yolda devam eden tüm öğrencilerimize keyifli ve başarılı bir yıl diliyorum. #eğitim #sürekligelişim #Atatürkilkeleri #mutlu

Montessori Metodu Hk.

Daha fazla kişiye ulaşması ve daha fazla aileye fayda yaratması adına sizlere uzmanlık alanım olmayan ama uzun süredir deneyimlediğim ve çok faydalarını gördüğüm oğlum Can büyürken tanıştığım bir metoddan ve bu metodu uygulayan okullardan bahsetmek istiyorum.  Montessori metodu Dr. Maria Montessori tarafından bulunan ve  Türkiye’de de bazı okullarda uygulanan bir metod. Dr. Maria Montessori’ye göre çocuklar çevrelerini öğrenmeye yönelik içgüdüsel bir arzu taşıyorlar. Bu metodun özelliği sevgiye ve barışa dayanarak,  her bir çocuğun eşsiz olduğunu kabul ederek çocuğun ihtiyaçlarına göre hareket edebileceği alan yaratmak. Bu okullarda Öğretmenin rolü çocukların çalışmalarına destek olmak ve çocukların içsel motivasyonlarını geliştirmelerine destek olmak. Öğretmeni ev sahibi lidere benzetiyorum, okula çocukların gelmesi sanki çocuklar ortak evlerine gelmişler ve bir ihtiyaçları/engelleri olduğunda ev sahibinden yardım istiyorlar. Montessori Yöntemi’nde çocuklar belirli kurallar çerçevesinde bununla birlikte özgürce aynı sınıfın içinde ve aynı anda duyu, matematik, okuryazarlık, günlük hayat, kültür çalışmaları yapabiliyorlar. Montessori Yöntemi’nde soyut kavramların somut bir şekilde sunulması Montessori Araçları ile mümkün oluyor.

Montessori Methodu Agile’da bahsettiğimiz Motivasyon 3.0’ın ilkeleri ile de birbirine çok benziyor. Drive kitabından bir alıntı yapmak isterim. “Montesori metodunun ana ilkeleri ile Motivasyon 3.0’ın ilkeleri birbirine çok benzer. Her ikisi de çocukların eğitimlerinde söz sahibi olmaları, bağımsız bir şekilde ders görmeleri gerektiğini söyler. Öğretmenler, ders veren veya komuta eden kişiler değil sadece birer gözlemci ve kolaylaştırıcı olmalıdır. Çocuklar, doğal olarak yoğun odaklanma, konsantrasyon ve akış anları yaşarlar. Yetişkinler bu anlara müdahale etmemek için ellerinden geleni yapmalıdır”.

Kitap adı: Drive, Yazarı: Daniel H. Pink

Bu bilgilerin ışığında Google’ın kurucuları Lary Page ve Sergey Brin’in de Montessori Eğitimi almış olmaları beni çok şaşırtmadı. 

“Larry’s and Sergey’s ideas about how work could be were also informed by their early experiences at school. As Sergey has commented: “I do think I benefited from the Montessori education, which in some ways gives the students a lot more freedoms to do things at their own pace.” Marissa Mayer, at the time a Google vice president of product management and now CEO of Yahoo, told Steven Levy in his book In the Plex: “You can’t understand Google … unless you know that both Larry and Sergey were Montessori kids.”22 This teaching environment is tailored to a child’s learning needs and personality, and children are encouraged to question everything, act of their own volition, and create.”

Kitap adı: Work Rules , Yazarı: Laszlo Bock 

Dr. Maria Montessori kimdir? Dr. Maria Montessori 1870 yılında bir İtalyan kasabasında doğmuş ve İtalya’da tıp fakültesine giden ilk kız öğrenci, ilk kadın tıp doktoru olmuştur. Sonrasında Eğitim felsefesi ve antropoloji okumuştur. 1907 de ilk Çocuklar Evi mi açmıştır. 1912 de ABD de Montesori Metodu adlı kitabı best seller olmuş ve 20 dile çevrilmiştir. 1949 yılında Nobel Barış Ödülü almıştır ve 1952 yolunda ölmüştür. Başlıca eserleri: Emici Zihin, Çocukluğun Keşfi, Çocukluğun Sırrı

Bahar gezimiz/01.04.2022

Canım oğlum sevgili Can, sen, annen(ben), baban ve anneannen ile birlikte çok keyifli bir bahar gezisi yaptık. Önce Bolu’ya Gazelle Hotel’e gittik, orada hayatında ilk kez bu kadar yakından geyik gördün; sadece sen mi bizler için de bu bir ilk oldu. Geyiğe sevgi dolu olduğu için ve biz nereye gidersek takip ettiği için ”seven” adını koydun. “Anne Seven bizimle arabanın yanından İstanbula kadar koşar mı?” diye sordun, bizimle eve gelsin istedin. Bolu bol aktiviteli geçti, açık hava oyunları, hakemli çocuk tırmanma alanı oyunları, tavuskuşu,geyik, tavuk ve horoz incelemeleri, su oyunları; suda zaman yolculuğu yaptık seninle çok keyifliydi; havuzda yüzdük, hamama girdik. İyi ki doğdun, iyi ki büyüyorsun oğlum; seninle birlikte gezmek, görmek, öğrenmek de çok keyifli.

Ertesi gün Bolu’dan Ankara’ya geçtik. Ankara planda yoktu.

Bebeklikten itibaren çok kullandığım ürünler

Can’ın doğumundan itibaren çok kullanışlı bulduğum ve çok severek kullandığım ürünleri seninle paylaşmak istiyorum. Genel:

  1. Çektiğin fotoğraflardan arada albüm yap, aralara notlar yaz. Bir defterin olsun, bazı önemli anları yaz sonradan unutuluyor. İlk söylediği kelimeler, ilk komik kelimeleri, neler seviyor, neler sevmiyor, anılarınız vs. Bu tip ilk 5 yıl ya da ilk yıl albümleri de var onlardan da al bir tane. Örneğin https://ty.gl/yggwihdq
  2. Oyun halısı muhakkak al, çok rahat edersin. Biliyorum bu marka pahalı ama yıllarca kullanıyorsun, emeklemeye başlamadan almanı tavsiye ederim.https://www.unigo.com.tr/sayfa/oyun-mati-kullandilar-ve-vazgecemediler?gclid=Cj0KCQiAyJOBBhDCARIsAJG2h5elWZzZ-15eHliRxAdPQoJhqBl4UKMcnaqAsvGjL9Yqvji-UQGx5lsaAv2sEALw_wcB
  1. Bebeğini bol bol kucakla, hatta bir kanguru al ve sık sık onu üzerine tak. Çok ağır değilse yürüyüşe bile gidebilirsin kanguru ile kısa mesafe. Instagram’dan bebeğinigiyenlerkulubu nu takip et. Markayı hatırlamıyorum kullandığımız, çok marka var.
  2. Ikea’dan çocuk masası ve sandalyelerinden al, biraz büyüyünce çok kullanacak. Yeni katı gıdaya geçtiği dönem için de Ikea oturma koltuğunu al.
  3. 6 aydan sonra odasına geçir, odasında tek başına uyusun. Tavsiyem yer yatağı kullanman. Biz Can’ın bebeklik döneminde sevgili arkadaşım Sinem’den Güney’in artık sığmadığı yatağını almıştık. Can şu an 4,5 yaşında, hala onu kullanıyoruz. Biraz daha boyu uzadığında yatağını değiştireceğiz.

Uyku öncesi masaj için:Bu yağ çok güzel, bebek cildine Alerji yapmıyor, biraz pahalı ama uzun süre kullanılıyor, evladiyelik.https://ty.gl/s9t5iavyUyku öncesi Kitap önerileri:Bu konuda detaylı bir postum var zaten fakat ana dikkat edilmesi gereken noktanın daha küçük Anlamaz demeden yeni doğduğundan itibaren onu uygun kitaplarla tanıştırmak olduğunu ve zevkini gözlemleyerek bol bol farklı kitapla tanıştırmak olduğunu düşünüyorum. Uyku öncesi muhakkak her gece kitap oku, ritüel haline dönüştür bunu ve okurken de ona arada sorular sor kendini anlatmaya çalışsın, dinle acaba ne demek istiyor olabilir.. İnan çok geliştiriyor bunlar onu. Farklı yayınevlerinden de çok güzel kitaplar var muhakkak fakat kütüphanende muhakkak Tübitak Kitapları ve İş Bankası Kültür Yayınları bulunmalı.Bebeklik dönemi için şu tip siyah beyaz görselli kitaplar da kullan.https://www.amazon.com/gp/aw/d/1587285940?psc=1&ref=ppx_pop_mob_b_asin_title
Uyku:

  1. Anne yanı beşik(doğumdan itibaren 6 ay kullanılıyor)
  2. Cocoonababy yatağı (doğumdan itibaren 4-5 ay kullanılıyor) https://www.bonybebe.com/cocoonababy-bebek-yatagi.html
  3. Uyku tulumu: 6 aylıktan itibaren bunu rahatlıkla kullanabilirsin. Üzerini örtmene bile gerek yok. https://nanubedtime.com/urun/nanu-nana-sleepbag-2/

Bebek sütü saklamak için:Bundan bulursan muhakkak al. Bebeğine soğuk anne sütü temin etmek için harika. En bayıldığım ürünlerden, hala içine yemek koyuyoruz örneğin parka giderken ya da Can okula giderken, içinde buzuyla geliyor bu bir set.https://www.amazon.com/gp/aw/d/B00H5OI9XO?psc=1&ref=ppx_pop_mob_b_asin_title
Giysi:

  1. Yazın bebeğin güneşin altında kumda oynamak isteyecek, UV koruyucusu olan ve ensesi de kapanan şapkalardan öneriylrum, muhakkak al. Örneğin: https://www.amazon.com/gp/aw/d/B018783VZ2/ref=ppx_yo_mob_b_inactive_ship_o2_img?ie=UTF8&psc=1
  2. Böyle tatlı minik kostümlerden arada al, o günler çok çabuk geçiyor. Bu halini hep hatırlıyor insan. Örneğin bu karpuz kostü i https://www.amazon.com/gp/aw/d/B01FMHOCOA?psc=1&ref=ppx_pop_mob_b_asin_title
  3. Kışlık tulum: sokağa çıkarken bunu giydir ve rahat rahat dolaşın. Eğer ki çok yağmur fırtına yoksa dolaşırken bebeğin üstü açık olsun ki o da hava alsın😉 bu tulum o kadar rahattı ki bir sene sonra bir büyğünü de almıştım https://www.amazon.com/gp/aw/d/B00HANO2D6?psc=1&ref=ppx_pop_mob_b_asin_title
  4. Kışlık tulum: yürümeye başladıktan sonra yerlere oturacağı için ve sulara bata çıka oynayacağı için (lütfen müdahale etmemeye çalış, biliyorum zor ama yapabilirsin, Çocuklarımızın içindeki doğal çocuğu korumak için olabildiğince sularda oynaması öneriliyor <çok değerli sayın Azmi Varan eğitiminden> https://www.amazon.com/gp/aw/d/B06XSH33XP?psc=1&ref=ppx_pop_mob_b_asin_title
  5. Biraz daha büyüyünce üstü ayrı pantolonu ayrı kar takımları var çok rahat. Bunlardan da al.https://www.amazon.com/gp/aw/d/B00VXOTLCU/ref=ppx_yo_mob_b_inactive_ship_o2_img?ie=UTF8&psc=1
  6. Kışlık şapka: bu tip açılmayan şeyler çok rahat tavsiye ederim. https://www.amazon.com/gp/aw/d/B071FRW1P7?psc=1&ref=ppx_pop_mob_b_asin_title

Banyo için:

  1. Bebeklik dönemi için küvet almana gerek yok, ilk 3 ay gayet rahat lavaboda yıkarsın. Bunu yaparken hayatını kolaylaştırıcı casualnest ürünlerinden babybloomingbath öneriyorum. Facebookdan bakabilirsin ya da bende numaraları var bana soraraan numarasını veririm.
  2. Lavaboya sığmamaya başladığında bir küvet zamanı gelmiş demektir. Bizim küvet şu: https://www.bebekhouse.com/urun/boon-naked-green-katlanabilir-bebek-kuveti-15ym0b303007-std

Tatil için:

  1. 8. Aydan sonra bu kollukların başlangıç seviyesini kullanabilirsin. Çok rahat kolluklar, tavsiye ederim. https://www.hepsiburada.com/myminibaby-baslangic-seviye-kolluk-cift-pm-HB00000F4URD
  2. 4 yaş civarı da bu kollukların bir üst modeli var biraz daha fazla suya batarak onu daha yüzmeye alıştıranı; buna geçebilirsin. https://www.hepsiburada.com/myminibaby-ileri-seviye-kolluk-cift-p-HBV00000F4URG?magaza=Myminibaby

Farkındalık

Bugünün tarihi sihir gibi; 21.01.2021, Ocak ayının 21’i, 21.yydayız ve 2021 yılındayız. Can’ın ayakları da bu arada 30 numara oldu. Doğduğunda mini minnacık o dolmaların 30 numara olması beni çok şaşırttı. Geçenlerde bot giyerken “anne serçe parmağım acıyor” dediğinde 29 numara olan botlarının bir büyüğüne bakayım demiştim. Serçe parmağı, ayağının en minik parmağına dar gelmiş güzel botları. Hemen söyledik 30 numara botlardan (malum pandemi dönemi internetten söylüyoruz her şeyi) ve hızlıca paketlenip geldi evimize şükür. O tatlı ayakların hikayesini yazmak istedim size. Bundan iki yıl önce 23 Ocak 2019’da Can’ın botları 24 numaraymış şimdi ise 30. Bir çocuğun ayakları iki yılda altı numara büyüyebiliyor. Büyüme sürecinde çocuklarımızı çok sevelim, hep sevelim. Kızdığımızda bile aslında sevmeye devam ettiğimizi bilsinler, hep anlatalım. Anlamaz demeyelim. Çok değerli Azmi Varan eğitimlerinden öğrendiklerimle yazımı tamamlayacağım. Yaşam senaryomuzun doğumla başladığını ve 4 yaşına geldiğimizde planın ana hatlarıyla oluştuğunun farkındalığı içinde olalım. “İnsan hayatına en fazla damga vuran çocukluk döneminde yaşadıklarıdır”. İyi hatıralar oluşturmaya özen gösterelim…

Açık havanın önemi

Dışarı çıkıp özgürce açık havada dolaşmanın keyfini özlediğimiz bugünlerde bebeklerin ve çocukların dışarı çıkması hakkında bir yazı kaleme almak istedim.  Can’ın yeni doğduğıu dönemden itibaren her gün en az 15 dk “açık hava” almasına özen gösterdim ve bunun çok faydalarını gördüm. 

Yeni doğduğu dönemde bile mevsime uygun giydirerek açık havaya çıkarmanın bebeğin burnunun açılması ve huzurlu uyuması için çok faydası var. Etrafımdan gözlemliyorum bazı arkadaşlarım hava soğuk ise o gün bebeği/çocuğu ile evde kalmayı tercih edebiliyor. İçinde bulunduğumuz coronavirüs dönemi de zor bir dönem ve dışarı çıkmak hastalığa davetiye çıkarmak olarak algılanabiliyor fakat bildiğiniz gibi virüs başka hasta kişilerden geçiyor yani dışarı çıktığımızda uymamız gereken kurallara uyar isek (maske, dezenfektan vs.) bunun yapılabilir olduğunu göreceksiniz. Yaşadığınız yer yeşilliğe yakın olduğunuz daha az insanın olduğu bir bölge ise bence karda bile bebeğinizle onu şartlara uygun hazırlayarak bir 15 dk muhakkak dışarı çıkmalısınız. Etrafınızda kimse yokken maskesiz ve birilerini gördüğünüzde maskeli olacak şekilde dikkat edebilir, bu anlayışı eğer çocuğunuz da 4yaş üzeriyse ona da anlatarak gerekli durumlarda maske takmasını sağlayabilirsiniz.  Açık havada hareket etmesi ve etrafını gözlemlemesi onu geliştirecek.

Can’ı bebekliğinden itibaren götürdüğümüz çocuk dr umuz sayın Demet Ilıkkan bu görüşü “Çocuklu Hayatın İlkeleri” kitabında da destekliyor. Okumadıysanız muhakkak okumanızı öneririm. Ekran görüntüsünü de aşağıya ekliyorum. Sağlıklı, güzel gezmelere..


Dört yaşına hoş geldin oğlum..

Canım kıymetli oğlum Can, 4 yaşına hoş geldin. Bu yaşını da geçen sene olduğu gibi tatilde kutluyoruz.  3 yaşına göre farkındalığının daha da arttığı, duygularını çok güzel ifade ettiğin bir yaştasın. bazen kızdığında sinirle hatalar yapabiliyorsun ama çoğunlukla iyi davranışlarda bulunmayı, etrafına sevgi ve olumlu duygular yaymayı tercih ediyorsun.
Deniz tatili yapacağımıza çok sevindin, “ben yemek yiyip gezeceğiz sanıyordum” dedin denize gittiğimizi söyleyince. Denize birkaç gün gireceğini öğrenince de kıkır kıkır güldün, çok mutlu oldun. Zaten deniz ve kum ile çok güzel oynuyorsun, tüm gün denizde geçirebilirsin; öğlen uykusuna odaya biraz zor gidiyoruz 😉 kolluklarının bir boy küçüğünü aldık(daha gelişmişi, herkese bu markayı tavsiye ederim önce büyük boy şunu kullanıyorsunuz biz bu yaz kolluksuz yüzme öncesi şuna geçtik)

BEDC5405-A5CF-4346-B296-FF422F5DC7A4

 

Arada durduk yere babanın ve benim bacaklarımıza sarılıp öpüyorsun, denizde zaten hep sarılıyorsun. Deniz yatağının kaptanı oluyorsun. Sonra çiçeklerin, ağaçların çoğunun adını biliyorsun, düşen çiçeklerden bana topluyorsun ya da en sevdiğin sarı kırçiçeklerinden..
Sevgi dolu ruhun her zaman seninle kalsın Can’ım oğlum, sen de göreceksin, öğreneceksin; her şeyin başı sevgi; kendine karşı ve etrafına hep sevgiyle bak, senin bir kitabında anlatıldığı gibi hem kendin için hem çevrendekiler için kova dolduran ol.
Yaratıcı ruhun ve enteresan deneylerin de hep seninle kalsın. Deney için topladığın zeytin, yere düşen dal parçası, taş vs., Yakın gelecekte karşılaşacağımız robotların çağında yaratıcılığa her zamankinden daha fazla ihtiyaç olacak. Esprilerin gibi gülüp geçtiğin günlerin olsun çoğunlukla. Yüzün asıldığında bir espri patlat, dağılsın bulutlar..
Düğüne giderken maytap yakan silah atan insanları anlayamayıp aklına geldikçe “anne ben anlamadım neden öyle yaptılar” diye sorduğun merakın da hep senle kalsın. Merakın sürekli gelişim için çok lazım olacak. Ayrıca; Kötü duyguları, düşüncesizlik, vicdansızlığı anlayamamak çok normal.
Bir de azmin, her şeyi kendin yapabilme gücün de seninle olsun hep. “biliyorum da” diye başlayarak “Ben yaparım onu yapabilirim anne” dersin ya hep..
Korona salgın günlerinde geçiriyoruz bu doğum gününü. Her şeye daha bir dikkat ediyoruz. Otelde asansör düğmelerine tabii ki sen basmak istiyorsun sonra da çıkınca dezenfektana parmaklarının ucunda basıp ellerine sıkıyorsun. Çok tatlısın, cansın.
İyi ki doğdun, iyi ki varsın.
Annen Bengü, 3 Ağustos 2020

Çocuklarımıza kitap okumayı nasıl sevdirebiliriz?

Oğlum Can’a bebekliğinden beri kitap okuyoruz, bunu hem ritüel halinde gece uyumadan önce hem de gün içi yapıyoruz. Ben bebekliğinden beri kitap okumanın çok faydasını gördüm. Bu blogu takip eden akrabalarım, arkadaşlarım ve tanımadığım kişilerle bu konuyu da paylaşmaya karar verdim. Can şu anda tam olarak 3,9 yaşında (3yaş+9ay). Kendi zevkleri ve istekleri var. Her gece uyumadan önce 2-3 adet kitap okumayı istemesi, kitabını zevkle kendi seçmesi, okuduktan sonra kitapların arkasındaki önerilere bakarak “anne bunu da alalım” demesi, kitapçıda zevkle kitap seçmesi o kadar değerli ki.. Bu yaklaşımı biz ebeveynler çocuklarımıza bebeklikten itibaren uygularsak bence tüm çocuklarımız kitapları sevecektir.
Bebektir anlamaz demeden, varsayımlarla yaklaşmadan (emin olun her şeyi anlıyorlar) yeni doğumdan itibaren resimli bebek kitaplarını kısa sürelerle gün içi göstermeye başlamak bence ilk adım olmalı. Akşam yatmadan önce ılık duşunu aldırdıktan sonra her akşam bir kitapla başlamak ise ikinci adım. Bebekler ve çocuklar ritüelleri çok sever. Her akşam yapılan ritüel ona bir sonraki adımı da bilmesini sağladığından(bir sonraki adım uyku) kendini güvende hissetmesini sağlar. “Evet duş alıyorum sonra annem/babam kitap okuyacak sonra da uyuyacağım” der.

Bunları uygularken dikkat etmenizi tavsiye edeceğim bir nokta da ekran gösteriminden muhakkak çocuğunuzu uzak tutmanız. Telefon/tablet/bilgisayar/televizyon Can 3 yaşına kadar hiç bilmedi ve biz bunun Can’ın gelişiminde çok faydasını gördük (Can çok erken konuştu, odaklanma süresi çok daha uzun oldu gibi). 3yaşından sonra da kısıtlı zamanlarla ekran gösteriyoruz, toplamda yarım saat kadar günlük çizgi film hakkı var şu anda.  Onu da tam yatmadan önce izletmiyoruz. Yatmadan önce izlediğinde agresif olabildiğini ve uykuya dalmayı geciktirdiğini gözlemliyorum. İnanın siz eline vermezseniz çocuğun aklına asla telefon ya da tv gelmiyor; tabi bu arada sizin de onun yanında tv açmadan durabilmeniz sürekli telefonla olmamanız gerekiyor. Bu dediğimi yapabilmeniz için kuralı hiç esnetmemeniz lazım, bir kere esnetir yorulduğunuz bir anda telefonu verirseniz her gün sormaya ve istemeye başlayacaktır. Ama kural olarak çocuklar bununla oynamaz olur ise sormayacaktır hiç…
Kitap konumuza geri dönelim. Bebeğimize hangi kitapları okuyarak başlayalım? Ben Can’ın bebeklikte çok sevdiği kitap önerilerimi yazarak başlayacağım sonrasında da şu anda hangi kitapları okuyoruz, ne tip kitapları seviyorlar diye devam edeceğim.
Bebekler içinde az yazı olan bol resimli, dokunduğunda tüylü, hışırtılı, dokunarak ses çıkaran kitapları çok seviyor. Birkaç örnek vereyim: Bebek Dokun Hisset serisinden kitapları çok seviyorlar. Sesli kitapları da çok seviyorlar, İş Bankası Yayınlarının Orman Orkestrası kitabı var bizde, bulursanız alın artık yok o kitap malesef, şu anda gördüklerimden müzikli şöyle önerilerim olabilir; öneri1 ve öneri2.

617A8610-BCD9-4E3A-AD2A-466C4C97EAA2

Resimli kitaplardan bebekliğinden beri en sevdiği kitap serisi ise Tombik Ayı serisi, kahkahalarla çok severek okuduk hep; örnek.

Bir yaşından sonra daha fazla yazı olan daha az resim içeren kitaplar okumaya başladık ama yine aradaDönen Tekerlekler gibi kitapları da isteyebiliyor. Bir yaş sonrası çok severek okuduğumuz kitaplara örnekler:

1. Sara Şahinkanat kitapları çok güzel, keyifli, öğretici.

2. Ceyda Düvenci‘nin Bal Köpüğü serisi,

3.Şermin Yaşar kitapları,

4.Pozitif öğretici kitaplar, “Bugün Bir Kova Doldurdun Mu?” Bu kitabı kesin almalısınız. Günlük küçük mutlulukların önemi hakkında bir kitap.
8EBF3F6B-CE56-4CDB-87BE-332E296E2555

5.Bilimsel kitaplar. Üç yaş sonrası çocuklar deney yapmayı çok seviyor, hem içinde deneyler içeren hem de hikaye olan kitaplar var. Çocuklardaki merakı ve deneyselliği desteklediği için bu kitaplar da çok kıymetli.
5.1 Tübitak Kitapları 

5.2 İçinde deney olan “eğlenceli bilim” kitapları

8D62424D-56CB-47D5-B209-A65079904ADA
5.3 Hava durumu ve mevsimleri anlatan “eğlenceli bilim” kitapları

6.Elif serisinden öğretici kitapları da çok seviyor.

Çocuğunuzla birlikte bol okumalı günler dilerim.

Sevgilerimle

İyi ki doğdun oğlum

Sevgili oğlum Can,
Bugün 3 yaşını doldurdun. İçi de dışı da çok güzel bir çocuk oldun.
İlk iki yaşına göre bu yaşın “bana göre” biraz daha zorlu geçmiş olabilir, kolay değil “terrible two” dönemini atlattık hep birlikte. Sokaklarda kendini yere atmalar mı dersin, inatlaşmalar, ağlamalar mı dersin.. ama bir yandan da beklediğim kadar uzun sürmedi bu dönem; daha da bilinçlendiğin, böyle sevgi dolu ve paylaşımcı bir çocuk olarak bizimle hep sevgini paylaştığın şakalarla dolu bir sene oldu. Çok şakacısın 😉
 Bu doğumgününü Palamutbükünde kutladık, sen hep denizdeydin, çok seviyorsun yüzmeyi. Sahilde bir bebek gördük “anne ben ona birşeyler öğretebilirim” dedin. “Ne mesela?” Diye sordum, “taş atmayı mesela. Bilmiyordur bence, daha bebek” dedin. Böyle de güzel yüreklisin.
Benim gözümden başka bu yaşındaki Can neler sever?
Yemeyi seversin. Allah iştahını ve antin kuntin de dahil her şeyi yiyen yapını daim etsin yavrum. Sabahları uyanır uyanmaz “anne ben şimdi ne yiyeceğim?” diye sorarsın. Meyve saatini, öğle yemeğini, akşam yemeğini hepsini çok seversin maşallah. Hem de öyle sağlıksız şeyler değil, doyasıya meyve doyasıya sebze yersin. Anneannenin yaptığı köy peynirini, köy yoğurdunu çok seversin. Bamya, dolma, barbunya, nohut, hatta keçiboynuzu bile yersin sen. Bu tatilde o kadar çok incir yedik ki senle, yediğimiz incirlerden midemiz bozulmadıysa daha da birşey olmaz 🙂
Sonra sen müziği çok seversin. Hem dinlemeyi, hem çalmayı, hem de söylemeyi seversin. Anneannenlere gidince yaptığın ilk şey dayının gitarı yerinde mi diye bakıp onunla oynamaktır 🙂 Bir de kendin melodiler söylersin, konuşmaları şarkı gibi söyler değişik şarkılar yaparsın. Kapıya vura vura tempo tutar, vurmalı çalgı gibi her sesten bir melodi çıkartırsın.
Gezmeyi, tatile gitmeyi, koşmayı, dolaşmayı, scooter binmeyi, kırmızı bisikletinle dolaşmayı seversin.
Kedin Yogoyu ve diğer tüm hayvanları seversin.
Kitapları seversin. Her akşam uyumadan o gün seçtiğin iki kitabı okuruz sonrasında uyursun.
Oyun hamuruyla oynamayı, kek/kurabiye yapmayı, kumdan kale yapmayı, sarı kır çiçekleri toplamayı, su birikintisinde zıplamayı sonra ayağının çıkardığı izi takip etmeyi, akşam yolda yürürken gölgeni büyütmeyi çok seversin.
Biz seni çok severiz yavrum. Sen de bizi çok seversin. Belli de edersin sevgini, her gün muhakkak söylersin, sarılırsın.
Bana ve babana yeni yaptığın bir şeyi anlatarak yazımı noktalayacağım. “Anne/baba seni çok seviyorum” diyerek yanaktan öptükten sonra diğer yanağımızı öpüyorsun sonra hızlıca ilk öptüğün yanağı. Döngü şeklinde bunu başımız dönene kadar yapıyorsun.
Çok tatlısın, balsın sen bal

Karşına Çıkan Fırsatlar

Can doğduğundan beri, iki gece üstüste bile evimizden ayrı kalmamıştım. Taa ki agile koçluğu ile ilgili yeni bir iş fırsatı doğana kadar. İş değişikliğim ile birlikte, banka bu konudaki eğitimi alabilmem için 3haftalığına beni Madrid’e gönderdi. Başta benim için hayaldi, 3hafta eşimden, oğlumdan nasıl ayrı kalırım dedim, birlikte gitmek için yollar düşündüm. Ama sonra, akışa bırakmaya karar verdim. İyi ki de öyle yaptım. Canım eşim Girayım olmasa tek başıma bu kararı alamazdım. 3hafta boyunca hafta içi akşamları ve haftasonları Can’la ilgilendi. Tabi bir de sevgili annem, gözüm arkada kalmadan Can’ı bırakıp işe gittiğim gibi gittim Madrid’e de. O kadar yoğun ve bir yandan keyifli 3 hafta geçirdim ki. Program çok yoğundu, hafta içi her gün sabah 9-akşamüzeri 6, çok az aralarla ve bazen ders çıkışı yemeğe kadar da çalıştık. Amerikadan, Meksikadan, ispanyadan meslektaş arkadaşlarım oldu. Hem de amerikalılar master yaptığım Amerikadaki UNA civarından. Dünya o kadar küçük ki.
İyi ki gittim; Giray’ı, Can’ı, büyük ailemdekileri, dostlarımı çok özledim. Özlemek neydi, yeniden hatırladım. Kendimin ve onların kıymetini daha iyi anladım. Koşturmaktan zaman zaman unuttuğum yaşam değerlerimi toparladım, İşim adına büyük şeyler öğrenirken bir yandan global arkadaşlıklar da kurdum. Nasıl ki İstanbuldan Madride giderken ağladıysam, Madridden dönerken de ağladım. Çünkü onları bir daha görür müyüm bilmiyorum. Hepimizin olduğu whatsup grubu kurduk, yılda bir kere görüşmek ve ayrıca meslekte öğrendiklerimizi paylaşmak için etkinlik yapalım dedik. Bakalım yapabilecek miyiz. Çok güzel insanın kendine hedefler koyması. Giray ve Can da beni çok özlemiş. Can özlemeyi bilmiyordu, özlemeyi öğrendi mesela. Her akşam görüntülü konuştuk. Bazen tripli, bazen özlem dolu, bazen sevgi doluydu. Sevgi dolu olduğu zamanlarda sürekli telefonu öpüyordu. Tripli olduğu günler azdı. Genelde evde değillerse hafif tripli oluyordu, ya da ben öyle hissediyordum. Özlem dolu günlerinde de “anne seni özledim”, “anne gel artık” diyordu. En çok sevgi doluydu, sonra özlem dolu, en son tripli diye sıralayabilirim bence. Ona gitmeden kalacağım gün sayısı kadar boş sayfa içeren bir defter bıraktım (boş A4 kağıtları zımbalayarak defter yaptım) her akşam babasıyla bir sayfa boyadılar, defter bitince geleceğimi biliyor ve bekliyordu. Çok etkili oldu, tavsiye ederim.
Bu gezide neye karar verdim biliyor musun, bazen Girayla da böyle kaçabiliriz birkaç gün bir yerlere. Nasıl ki 3 ümüz çok keyifle geziyorsak arada ikimizin baştaşa gezmeye de ihtiyacı var. Can 3 hafta bensiz çok güzel idare etti. 2 gün anne babasız kalabilir. Kendine zaman ayırmayı, kendini geliştirmeyi, geleceğinizi düşünmeyi sakın unutma. Arada bir eşinle başbaşa bir yerlere git ama yemeğe gitmekten bahsetmiyorum. Bir-iki günlüğüne bir yerlere gidin mesela. Benimki gibi bir fırsat karşına çıkarsa, onu da sakın kaçırma. Bu tip durumlar da geliştiriyor insanı, unutma 🤗